GÜNCEL
Giriş Tarihi : 14-12-2022 18:44

İBB Başkanı İmamoğlu'nun yargılandığı davada karar verildi

İstanbul Anadolu Adliyesi'nde görülen 3 duruşmasında karar verildi. Ekrem İmamoğlu'na 2 yıl 7 ay 15 gün ceza verildi. Duruşma öncesinde polis önlem aldı. Adliyeye araçla girişler yasaklandı. Avukatların reddi hakim talebi reddedildi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun tanık olarak dinlenmesi talep edildi. Tanık olarak Murat Ongun ve Necati Özkan dinlendi. Avukatları, dün dosyaya kritik bir mütalaa sundu. Hukuk fakültelerinin üç önemli isminin hazırladığı mütalaada, İmamoğlu’nun sözlerinde hakaret suçu olmadığı ifade edildi.

İBB Başkanı İmamoğlu'nun yargılandığı davada karar verildi

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 'kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen zincirleme hakaret' suçundan üst sınırdan, yani 4 yıl 1 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Savcı, hapis cezasının yanı sıra İmamoğlu hakkında Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 'siyasi yasak' içeren 53. maddesinin de uygulanmasını da istedi.

İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi. Öte yandan siyasi yasak anlamına gelen 53. maddenin uygulanmasına da karar verildi.

Yeniden başlayan duruşmada, İmamoğlu'nun avukatı Kemal Polat söz aldı. 

Avukat Kemal Polat, “Duruşmanın bundan sonrasının SEGBİS’e kaydedilmesini talep ediyorum. Bundan sonra çok uzun savunmalar yapılacak. Ben uzun konuşmak istemiyorum. Umarım mahcup edersiniz” dedi.

Hakim, SEGBİS kaydı için bilgi işlemden bir yetkiliyi çağırttı.

SEGBİS kaydının başlamasının ardından İmamoğlu avukatlarından Sercan Polat söz aldı. Polat, “Yeterli süre tanınmadan esas hakkındaki mütalaa hakkında savunma yaptığımızı not düşmek isterim. Üç tanığın sanık lehinde beyanları mevcuttur. Süleyman Soylu yaptığı şikayette bunların kendisine yapıldığını beyan etmiştir” dedi.

Sercan Polat, İmamoğlu için beraat istedi.

Mahkeme Başkanı sözü Turhan Taşkın Özer’e söz vermeden SEGBİS süresini kontrol etti. Avukat Özer, mahkeme salonunun darlığından şikayet etti ve esas hakkında mütalaada bugün mahkemeye sunulan profesör mütalaalarının yer almamasını eleştirdi.

“SOYLU’NUN BU ŞİKAYETİ, İMAMOĞLU’NUN SÖZLERİNİN MUHATABININ SOYLU OLDUĞUNUN KANITIDIR”

İmamoğlu’nun avukatlarından Gökhan Günaydın söz aldı. Günaydın, “9 celse boyunca adil yargılanma ilkesinin ihlal edildiğini gördük. Buraya gelen duruşmalarda yollar dahi kapatıldı. Biz bu engelleri aşarak duruşma salonuna girmeye çalışıyoruz. Gazeteciler yerlerde, biz sıkış tıkışız. Büyük salona almıyorsunuz ki bu resim oluşsun” dedi.

Günaydın, beyanında şunları kaydetti:

"Dönemin basını incelendiğinde, İmamoğlu’nun sözlerinin medyaya “Ekrem İmamoğlu’ndan Süleyman Soylu’ya yanıt” başlıklarıyla yansıdığı, kamuoyunun bunu YSK üyelerine bir hakaret olarak okumadığı görülecektir.

Ayrıca, İmamoğlu’nun sözleri, dönemin YSK Başkanı tarafından Savcılığa iletilmiş olsa da, Yüksek Seçim Kurulu bu sözler hakkında suç duyurusunda bulunma yolunda bir karar almamıştır. Daha sonra açılan dava sırasında dönemin YSK Başkanı ve bir kısım YSK üyeleri mahkemeye verdikleri dilekçelerde ve kamuoyuna yansıyan beyanlarında İmamoğlu’nun sözlerinin kendilerine yönelik olmadığını açıkça belirtmişlerdir.  Sonuçta, Yüksek Seçim Kurul üyelerine hakaret iddiasıyla açılmış bu davada bir tek YSK üyesi bile kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle şikayet ve davaya katılma yönünde bir beyanda bulunmamıştır.

Buna karşılık, Süleyman Soylu, karşılıklı sözlerin gerçekleşmesinden tam 2,5 yıl sonra, 1 Nisan 2022 günü Savcılığa şikayet dilekçesi vererek “ahmak” ifadesi ile kişilik haklarının ihlal edildiğini belirtmiş ve İmamoğlu hakkında ceza davası açılmasını talep etmiştir. 

Soylu’nun bu şikayeti, İmamoğlu’nun sözlerinin muhatabının Yüksek Seçim Kurulu değil, Süleyman Soylu olduğunun, İmamoğlu hakkında açılan davanın dayanaktan yoksun bulunduğunun bir başka kanıtı niteliğindedir.

"İŞTE BU DAVANIN ÖZÜ BUDUR"

İmamoğlu’nu hapsederek, siyasetten yasaklayarak yalnız İstanbul’un değil, Türkiye’nin geleceğini de kendi dar çıkarları etrafında şekillendirme hevesindedirler.

Yargı, onların bu kötü niyetlerinin bir aracı olacak mıdır, olmayacak mıdır? İşte bu davanın özü budur."

Günaydın, Soylu, Erdoğan, Bahçeli’nin hakaretamiz sözlerini hatırlatarak; “Türkiye’yi yöneten bu kişiler, Türkiye’de yaşayan her gruptan insana hakaret ve aşağılama hakkını kendilerinde görüyorlar ve bunu yargı korumasına almış durumdalar” dedi.

ESKİ HAKİME YÖNELİK BASKILARI GÜNDEME GETİRDİ: HAKİMİN İFADESİ ALINMALI

Günaydın sözlerini şöyle sürdürdü:

"İddianameyi kabul eden ve davayı 5 inci Celseye kadar yürüten Hakim’in, 2022 Yaz Kararnamesi ile, kendi talebi olmaksızın ve hatta kendi rızası hilafına, hakkında yürütülen bir soruşturma bulunmaksızın, teamüllere tümüyle aykırı olacak biçimde, daha 2.5 yıl gibi bir süresi varken geldiği bölge olan Karadeniz’e tayin edilmesi, açıkça doğal hakim ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.

Bu kanımızı güçlendiren bir başka etmen, sözü edilen hakimle ilgili basına yansıyan iddialardır. Köşe yazılarından öğrendiğimize göre, davanın eski hakimi, İmamoğlu’na hapis cezası ve siyasi yasak vermesi durumunda ödüllendirileceği, aksi durumda cezalandırılacağına yönelik söylemlere muhatap olmuş, buna karşın ceza vermek yerine tevsii tahkikat taleplerimizi kabul etmesi üzerine tayini çıkarılmıştır. Bu iddiaların doğru olup olmadığını şüphesiz bilmiyoruz. Ancak şunu biliyoruz ki, Türkiye’nin siyasal yaşamının dış müdahalelere kapalı olması ve yargı bağımsızlığının sağlanarak sürdürülmesi açısından çok önemli bir gösterge olacak bu davanın eski hakimine yönelik bu iddialar, HSK tarafından soruşturulmalı, Hakim’in ifadesi alınmalı, konu aydınlatılarak kamuoyunun vicdanı tatmin edilmelidir. HSK’nın tüm bu gereklere karşın herhangi bir adım atmıyor olması, doğal hakim ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlaline yönelik kanaatleri güçlendirmektedir.

Bundan da öte, 7 inci duruşmada yaşanan ve reddi hakim talebinde bulunmamızı gerektiren olaylar, evrensel hukukun yanında, iç hukukun yazılı kuralları ve uzun yıllara dayanan Türk yargı sistemi uygulamalarına taban tabana zıt bir durum arz etmiştir. Mahkeme’ye 6 ıncı duruşmada atanan ve kararlarıyla konuşması gereken Hakim kürsüde, hangi sözün kime yönelik söylendiği konusunda tartışmalara katılmış, yorum yapmış, talebe rağmen SEGBİS kaydı açmamış, yoğun itirazlar sonrasında söylediklerini tutanağa geçirerek, “Ekrem İmamoğlu’nun lafa bakarım laf mı diye, söyleyene bakarım adam mı diye konuşmasının muhatabının İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olduğu” yolundaki söz ve kanaatini duruşma kayıtları arasına almıştır.

Aynı Mahkemede, dinlenemeyen iki tanığımızın dinlenilmesinden vazgeçilerek “lehe ve aleyhe delil toplama” ilkesi ihlal edilmiştir. Yine Mahkeme Başkanı, savunma olarak verdiğimiz ilk hukuk mütalaasını, “sürekli mütalaa vererek duruşmayı uzatmaya çalışıyorsunuz” sözleriyle karşılayabilmiştir. Durum bununla da kalmamış, savunma tarafı olarak saat tuttuğumuz ortamda, duruşma savcısı, 24 sayfalık mütalaayı 3 dakikada okuyarak, raporda ileri sürülen hususları değerlendirmeye ve rapor müeelifi hukuk akademisyenlerini dinlemeye gerek görmeden, flash disk içinde hazır getirdiği ve 5, 6 ve 7 inci duruşmada verdiğimiz beyanlar, dinlettiğimiz tanıklar, gösterdiğimiz deliller, sunduğumuz mütalaaları hiç dikkate ve değerlendirmeye almaksızın, 4 üncü celsede verdiği mütalaayı aynen tekrar edebilmiştir. Bu ortamda tarafsızlığını yitirmiş Mahkeme Hakimine yönelik “reddi hakim” talebimiz anında reddedilmiş, hukuka aykırı olarak usuli işlemlere devam edilerek duruşma bugüne bırakılmıştır.

Yukarıda ifade ettiğimiz üzere, kamuoyunda AHMAK DAVASI olarak kodlanan duruşma, doğal hakim ilkesinin ve adil yargılanma hakkının açık ihlalinin örnekleri verilmek suretiyle bugüne kadar getirilmiştir."

Avukat Kemal Polat, protesto için savunma yapmadı. Ve “umarım beni mahcup edersiniz” dedi. Tüm avukatlar beraat talep etti ve mahkeme başkanından adil ve vicdanlı bir karar vermesini dile getirdiler.

Mahkeme başkanı hükmü açıklamak için yarım saatlik ara verdi ve salonda bulunanları dışarı davet etti.

Bir önceki celsede mahkeme heyeti, tanıkların dinlenmesi talebini 'dava süresini uzatma girişimi' olarak değerlendirerek reddetmişti. Ancak bu sefer, dinlenmelerine karar verildi. Murat Ongun ve Necati Özkan dinlendi. Avukatların reddi hakim talebi kabul edilmedi. 

 İmamoğlu'nun avukatları, tanık beyanlarıyla ilgili süre istedi. Hakim tüm talepleri 'davayı uzatmaya yönelik' diyerek reddetti. Savcıysa İmamoğlu'na siyasi yasak ve ceza istediği mütalaasını tekrar etti.

Avukat Gökhan Günaydın, "Süleyman Soylu burada dinlenmelidir. Ayrıca uzman tanıkların dinlenmesi talebimizin kabulünü istiyoruz" dedi.

Hakim ise tüm talepleri, 'davayı uzatmaya yönelik' olduğunu söyleyerek reddetti.

Avukat Kemal Polat, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun konuşmasının olduğu CD'nin dinlenmesini talep etti. Mahkeme heyetinin bunu kabul etmesinin ardından Soylu'nun konuşması dinlendi. 

Soylu, İmamoğlu’nun kendisini hedef alan sözlerine tepki gösteriyor.

Polat, "Eğer ahmak kelimesi hakaret ise savcılık resen harekete geçmeli" ifadesini kullandı.

İmamoğlu'nun avukatları, üç hukuk profesöründen mütalaa almış ve mahkemeye sunmuştu. Hakim, bu celsede söz konusu mütalaaları okudu.

Ongun'un ardından İmamoğlu'nun siyasi danışmanı Necati Özkan dinlendi.

Olay günü birlikte toplantıya katıldıklarını dile getiren Özkan, "Süleyman Soylu'nun Ekrem Başkan'a karşı yakışıksız ifadeleri bize iletildi. Türk siyaseti adına açıklamaların çok kötü olduğunu, buna karşılık verilmesi gerektiğini söyledim" ifadesini kullandı; ardından şunları kaydetti:

"Toplantı çıkışında gazeteciler bu konuyu sorunca Ekrem Başkan, 'Ben lafa bakarım laf mı diye, söyleyene bakarım adam mı diye' dedi ve ahmak sözünü iade etti. Ertesi gün de gazeteler 'Ekrem Bey'in Süleyman Bey'e yanıtı' diye haberi verdiler.

Strasbourg’daki toplantıya Kocaeli ve İzmir gibi çeşitli belediye başkanlarının olduğu 14 kişilik bir heyet davetliydi. Ekrem İmamoğlu'nun YSK üyelerine karşı bir sözü olmadı. AKP’li Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı, Ekrem İmamoğlu’na Strasbourg'daki konuşması nedeniyle teşekkür etti.

Sözü ilk olarak İmamoğlu'nun danışmanı Murat Ongun aldı:

"Olayın olduğu gün başkanımızla bir aradaydık. Üsküdar’daki Fethi paşa korusunda. Ben başkanımızın basın danışmanı olduğum için medya ile ilişkileri doğal olarak ben kuruyorum. Toplantıda birçok gazeteci arkadaşımız, sabah saatlerinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yaptığı açıklamada İBB Başkanı'na 'ahmak' dediğini mesaj olarak gönderdiler. Ve bu konuda İmamoğlu'nun Süleyman Soylu'ya cevap verip vermeyeceğini sordular. Ben de konuyu başkanımıza sordum. O da 'bu çok yakışıksız bir ifade, biz ona yanıt verelim' dedi. Ardından gazeteci arkadaşları arayıp davet ettim, onlar da sordukları soruda İçişleri Bakanı'nı işaret ederek sordular.

'O SÖZLERİN HEDEFİ SİYASİLERDİ'

Başkanımız da verdiği yanıtta 'Lafa bakarım...' diye devam eden cümleyi kurdu. Açıklamanın ardından toplantıya devam ettik. Binanın içine girerken ben kendisine 'Acaba Sayın Bakan'a çok mu ağır konuştunuz?' diye sordum. O da 'az bile konuştum' dedi. Ongun sözlerini şöyle sürdürdü:

Gerek başına vermiş olduğu bu demeç öncesinde, ya da sonrasında aynı zamanda ya da başka bir zamanda Sayın Başkan'dan YSK üyelerine karşı herhangi bir olumsuz söz ya da yorum duymuş mudur?
Bu olayın olduğu tarihten önce ya da sonra, hatta seçimlerin iptal edildiği 6 Mayıs tarihinde Ekrem İmamoğlu’ndan YSK üyeleri hakkında herhangi bir olumsuz söz duymadım. Bütün açıklamalar siyasi kişiler içindir."

Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, duruşma salonundan ayrılırken "Metrekareye beş kişi düşüyor. Küçücük bir salon. Fenalaştım, nefes almak için çıktım" dedi.

Geçtiğimiz duruşmada hakim, "İmamoğlu'nun sözlerinin muhatabının İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olduğu açık" demişti, hatta bir adım öteye giderek esprili bir şekilde şöyle konuşmuştu:

"Soylu'ya söylenmediğini söyleyen varsa buraya gelsin. Biraz da gülelim. Herhangi bir çözümleme yapmaya gerek yok. Bu sözü kime söylediği belli. Süleyman Soylu’ya söylemiştir. Ben de o şekilde düşünüyorum." Ancak savcı, 24 sayfalık mütalaayı üç dakikada inceleyerek büyükşehir belediye başkanı için ceza istemişti.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, kişisel Twitter hesabında yaptığı paylaşımda megakentte yaşayanlara saat 11:00'de Kartal Adliyesi'nde buluşma çağrısı yaptı.

Adliyeye girişlerle ilgili henüz herhangi bir yasaklama kararı gelmediğine dikkati çeken Kaftancıoğlu, "Artık normal olana şaşırıyoruz ne yazık ki" dedi.

AKP'Lİ TAYYAR: SEÇİMDEN ÖNCE KARAR ÇIKMAZ

 AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyesi (MKYK) Şamil Tayyar ise kararın seçimden önce çıkmayacağı görüşünü dile getirdi. 

"İmamoğlu davası, hukuki yanı bir tarafa, siyasi sonuçlar üretebilecek bir dava. Kaldı ki kararın seçimden önce kesinleşmesi ihtimal dışı" diyen Tayyar, şöyle devam etti:

"Hal böyleyse, bu davanın seçim sonrasına ertelenmesi daha doğru olur diye düşünüyorum."

İMAMOĞLU: NEGATİF DÜŞÜNMEYİ SEVMEM

İmamoğlu, dün TV100'e verdiği demeçte 'adalete güvenmek istediğini' vurgulayarak "Umarım kalplerinde adalet hissiyle ve en güçlü hukuk bilgileriyle karar versinler" dedi.

"Siyasi yasak gelirse ne yapacaksınız?" sorusunu da yanıtlayan İmamoğlu, şunları kaydetti:

"Vicdanıma ve ruhuma bu duyguyu yerleştirmiyorum. Ben hiç negatif düşünmeyi sevmem. Yarın kötü bir karar, böyle bir duygu hissetmiyorum, hissetmek de istemiyorum. Milletimiz adına da Türkiye Cumhuriyeti yargısı adına da istemiyorum. Ekrem İmamoğlu bundan en son zarar görecek kişi. Siyaseten fayda göreceğimi iddia edenler var. Ben öyle bir faydanın zerresini istemiyorum."

AVUKAT POLAT: TANIKLARIMIZ DİNLENMEDİ, HAKİM CEZA VERME EĞİLİMİNDE

İmamoğlu'nun avukatı Kemal Polat, duruşma öncesi ANKA'ya verdiği demeçte hakimin yukarıda bahsi geçen ifadesini değerlendirdi.

"Daha sonra ceza vereceğini de söyledi. Demek ki 'ahmak' sözüyle alakalı kısmı kabul etmiyor. Sadece bu ilk cümlenin girişiyle alakalı, sözü bütünlüğün anlamından ayırarak, bütünlüğünü de parçalayarak değerlendirmekte olduğunu gösterdi. Dolayısıyla ceza vermek eğiliminde olduğunu gösterdi" ifadesini kullanan Polat, şöyle devam etti:

"Buna bir itirazımız var. Şu açık ki bir söz ve konuşma bağlamından koparılarak, bütününden ayrılarak parça parça değerlendirilemez. Bu, ceza hukukunda olmaması gereken bir şey. Bu açıkça bir niyet okumadır. Yargı kararlarında, mahkeme içtihatlarına aykırı bir durum. Kişinin kendi söylediğine, söylediğinden farklı bir anlam veremezsiniz.

Bu celsede biz tanıklarımızın dinlenilmesi ve diğer usulü işlemlerin tamamlanması, delillerin toplanması konusunda ısrarcı olacağız. Beklentimiz şu; bir an evvel adil bir yargılama yapılması, buna ilişkin işlemlerin uygulanması ve adil bir karar verilmesini talep ediyoruz. Buradan beklentimiz açıkçası bir beraat kararıdır. Aksi, bir hukukçunun asla düşünebileceği ve vicdanında da hukuk mantığında da kabul edebileceği bir karar olmayacaktır. Biz bu adil yargılama ve beraat kararı beklentimizi, mahkemenin de adil hareket edeceğine olan güvenimizi devam ettireceğiz. (...)"

BİLİMSEL GÖRÜŞ ALINDI

Avukat Polat, üniversitelerin hukuk fakültelerine bilimsel görüş için başvurdu.

Dekanlıkların görevlendirmesiyle, hukuk dünyasının yakından tanıdığı ve pek çok kanunun hazırlanmasında katkısı olan üç profesör, bir rapor hazırladı.

İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Adem Sözüer, Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. İzzet Özgenç’in hazırladığı mütalaada şu sonuca varıldı: “Ekrem İmamoğlu’nun dava konusu sözleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, seçimlerin iptaline yönelik eleştiri niteliğinde olduğu, iptal kararı veren veya verdirenleri küçük düşürmeye, toplumdaki saygınlıklarını rencide etmeye matuf olmadığı açıkça görüldüğü, bu nedenle dava konusu olayda hakaret suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kanaatindeyiz.”  

Üç profesörün hazırladığı raporda İmamoğlu’nun sözlerinde “hakaret suçu” olmadığı ifade edildi.

SOYLU’YA ELEŞTİRİ  

36 sayfalık ayrıntılı raporda, İmamoğlu’nun Avrupa Konseyi’nde yaptığı konuşmadan başlayarak dava sürecindeki bütün kritik belgeler incelendi. Raporda, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, İmamoğlu’nu hedef alan sistematik açıklamaları da eleştirildi: “İmamoğlu hakkında hem dava konusuyla hem farklı konularda kamu gücünü kullanan yetkililer tarafından onu suçlu gösteren, süreklilik arz eden tarzda açıklamalar yapılmakta, böylece kamuoyunda suçluluğu yönünde bir önyargı oluşturulmaktadır.” Kolluk ve müfettişlerin amiri olan İçişleri Bakanı Soylu’nun yaptığı açıklamaların masumiyet karinesini ihlal ettiği ifade edildi.    

HAKİM GÖREVDEN ALINDI

Üç hukuk profesörü, dava sürerken, hâkim Hüseyin Zengin’in yerinin değiştirilmesini de yargı bağımsızlığına aykırı buldu: “Mahkeme hâkiminin görevini yaparken görevinden alınamaması, dış müdahaleler bakımından önemli bir güvencedir. İnceleme konusu olayda ise söz konusu güvencenin sağlanmamış olduğu anlaşılmaktadır.”  Hazırlanan mütalaada, mahkemede İmamoğlu’nun savunması sırasında taleplerinin reddedilmesinin de kanuna aykırı olduğu söylendi. Mahkemenin tarafsızlığı adına kuşku doğurduğu ifade edildi.   

HEDEF SOYLU, HAKARET YOK

Üç hukuk profesörü, İmam-oğlu’nun Soylu’ya yanıtında kullandığı “ahmak” ifadesini de irdeledi. Soylu ile İmamoğlu arasındaki söz düellosunu kelime kelime inceleyen Sözüer, Gökçen ve Özgenç; İmamoğlu’nun sözlerinin muhatabının YSK üyeleri değil İçişleri bakanı olduğu kanaatine vardı. Öte yandan söz konusu konuşmanın bütünü incelendiğinde, “ahmak” kelimesinin YSK üyelerini rencide etmek niyetiyle kullanılmış bir hakaret olmadığı ifade edildi. “Bir konuşma veya yazıda geçen bazı sözcükler metnin arasından seçilerek, bağlamından kopartılarak değerlendirilemez” denildikten sonra İmamoğlu’nun konuşmasının tamamı yorumlandı:

“Açıklamanın başında ve devamında İçişleri bakanı başta olmak üzere siyasi iktidarın seçimlerin iptalinde sorumluluklarının bulunduğuna vurgu yapılmakta ve bu durum ahmaklık, yani akıl tutulması olarak nitelendirilmektedir. Bir bütün olarak değerlendirildiğinde, ister İçişleri bakanına isterse seçim kararını iptal eden YSK üyelerine yönelik olsun, eleştiri mahiyetinde sözler olarak kabul edilmek gerekir.” 

BENZER DAVALAR CEZASIZ 

Yargıtay’ın daha önce benzer davalarda, kamu görevlilerine yönelik tepkilerde kullanılan sözlere dair verdiği kararları da inceleyen profesörler, suçun işlenmediği sonucuna vardı: “Bu içtihatlar ışığında dava konusu olay değerlendirildiğinde, İBB seçimini kazanan sanığın, seçimin iptaline yönelik karar tepkisi, herkesten daha fazla sert olabilecektir. Yine sanığın bir siyasi kişi tarafından kendisine açıkça ahmak denilmesinin karşılığında, buna bir tepki olarak aynı sözlerle karşılık vermesi de somut olgu temeline dayanan eleştiri olarak kabul edilmek gerekir.”  

Daha önce de 7 ayrı bilim insanının suçun oluşmadığına ve Soylu’nun ahmak kelimesinin iadesinden ibaret olduğu vurgulanmıştı.  

BAŞSAVCIYI İŞARET ETTİ

İmamoğlu, üç yıl önce, Avrupa Konseyi’nde, kazandığı seçimin iptalini eleştirmişti. Birkaç gün sonra, İçişleri Bakanı Soylu’nun hedefi oldu. Soylu “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum, bunun bedelini bu millet sana ödetecek” dedi. İmamoğlu, Soylu’ya “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır” yanıtını vermişti. Sözlerin hedefi Soylu olmasına rağmen İmamoğlu hakkında YSK üyelerine hakaretten dava açıldı. 4 yıl 1 aya kadar ceza istendi. Dava sürerken, hâkim Hüseyin Zengin, haziran kararnamesiyle görevden alındı, Samsun’a gönderildi. Cumhuriyet gazetesi hâkime yapılan ahlaksız teklifi gündeme getirdi. Hâkimden, İmamoğlu’na 2 yılın üzerinde ceza vererek onu siyasi yasaklı hale getirmesi istenmişti. Kabul etmeyince sürgün edilmişti. Kritik davada, bugün duruşma var. Bu arada İmamoğlu, İsmail Küçükkaya’nın programında Cumhuriyet’in haberini yeniden gündeme getirdi. İmamoğlu, hâkime telkinde bulunmasıyla ilgili olarak İstanbul Anadolu Başsavcısı İsmail Uçar’ı işaret etti ve şu soruyu sordu: “Bu mahkemenin olduğu adliyedeki yüksek rütbeli, başsavcı görevinde olan kişi, gönderilen hâkime, ‘İki yıldan fazla ceza ver siyasi yasaklı olsun seni istediğin yerde ağır ceza reisi yapalım’ demiş midir, dememiş midir? Hâkim tehdit edilmiş midir?” 

DAVAYA GİDEN SÜREÇTE NELER YAŞANDI?

CHP'li İmamoğlu, 31 Mart 2019'da yapılan yerel seçimlerde yaklaşık 13 bin oy farkla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.

Yüksek Seçim Kurulu, 6 Mayıs 2019'da 4'e karşı 7 oyla seçimi iptal ettiğini açıkladı.

Kurulun 4 üyesinin muhalefet şerhiyle birlikte 250 sayfayı bulan gerekçeli kararında, 'Sandık kurulu başkan ve üyelerinin kamu görevlisi olması zorunluluğuna uyulmamasını', 'seçim sonuçlarına müessir (etkileyici) olay ve hal' olarak tanımladı ve seçimin iptal gerekçesi yaptı.

Karara, dönemin YSK Başkanı Sadi Güven ile üyelerden Cengiz Topaktaş, Kürşat Hamurcu ve Yunus Aykın muhalefet şerhi koydu.

23 Haziran 2019'da yinelenen seçimi bu kez yaklaşık 800 bin oy farkla kazanan İmamoğlu, 30 Ekim 2019'da Fransa'nın Strasbourg kentinde düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'ne 'İBB Başkanı' olarak katıldı.

İmamoğlu kongredeki konuşmasında; seçim sürecinde kamu kaynaklarının iktidar lehine sınırsız şekilde kullanıldığını, seçim süresince toplumu bölen ve kutuplaştıran dil kullanıldığını, Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerinin seçim yasaklarını dikkate almayan eylem ve uygulamalar sergilediğini, devletin haber ajansı olan Anadolu Ajansı'nın seçim sonuçlarını manipüle etmek istediğini söyledi. İktidarın 31 Mart'ta kaybettiği seçimi, YSK kararı ile iptal ettirerek kazanmak istediğini de ekledi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 4 Kasım 2019'da İmamoğlu’nun konuşmasını hedef alarak “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum, bunun bedelini bu millet sana ödetecek” ifadesini kullandı.

İmamoğlu ise, gazetecilerin Soylu'nun sözleriyle ilgili sorusu üzerine "31 Mart’ta seçimi iptal edenler, dünyada, Avrupa’da onların gözünde nereye düştüğümüze baksınlar. 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın” tepkisini gösterdi.

'AHMAK KELİMESİNİN MUHATABI SÜLEYMAN SOYLU'DUR'

YSK Başkanlığı tarafından 15 Kasım 2019'da yapılan ihbar üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca soruşturma başlatıldı. Soruşturmanın ardından dava açıldı.

İmamoğlu, ocak ayında Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen ara celsede sözlerine şöyle açıklık getirdi:

"Öncelikle burada verilen demeç bir soru üzerine verilen demeçtir. Sorunun temelinde İçişleri Bakanı'nın şahsıma yönelik açıklamalarında 'Ahmak' kelimesini kullanmasıdır. Söz konusu cevabım bu sorunun üzerine olmuştur. Dolayısıyla bana kullanılan bu 'ahmak' kelimesine karşılık olarak kullanılmış bir kelimedir ve muhatabı da Sayın İçişleri Bakanı'dır. Dolayısıyla asla YSK'yı veya üyelerini herhangi birisini muhatap olarak böyle bir beyanda bulunmadım.

Seçimin iptal etmesine yönelik bütün siyasi aktörler, hükümeti temsil eden siyasi kimlikler ve herkes bu konuda beyanda bulundular. YSK'nın ne yaptığı ya da ne kararlar verdiği benim sözümün muhatabı değildir. Benim irademi kendi ifadem tanımlar. İptal edenler ibaresinden ettirenleri kastettim. YSK üyelerini kastetmedim."

DAVANIN HAKİMİ 'SÜRGÜN EDİLDİ': 'SİYASİ YASAK GETİRMEM TELKİN EDİLDİ'

Kararın aslında 1 Haziran'da gerçekleştirilen duruşmada çıkması bekleniyordu. 

Ancak mahkeme heyeti, İmamoğlu’nun avukatlarının celse arasında sunduğu uzman görüşüne ilişkin raporun incelenmesi için dosyanın savcılığa gönderilmesine hükmetti. 

Duruşmadan bir ay sonra dikkati çeken bir gelişme yaşandı ve hakim Hüseyin Zengin'in görev yeri değiştirildi; yerine ise Anadolu Adliyesi 11. Asliye Mahkemesi hakimi Mehdi Komşul atandı.

Gazeteci Barış Terkoğlu, yaşananların perde arkasını anlattığı yazısında Zengin'in yakın çevresine "İmamoğlu'na iki yıldan fazla ceza vererek onu siyasi yasaklı hale getirmem telkin edildi" dediğini ileri sürdü.

Daha sonra bu yazıya ve ilgili haberlere erişim engeli getirildi.

Komşul, ilk kez geçtiğimiz 11 Kasım'da görülen duruşmada görev yaptı.

AdminAdmin